Birden çok maddenin kimyasal bağ oluşturmadan bir arada bulunmasıyla meydana gelen maddelere karışım denir.
Karışımlar görünümlerine göre iki çeşittir:
1-Heterojen Karışımlar (Adi Karışımlar): Özellikleri her yerinde aynı olmayan ve dışarıdan bakıldığında tek bir madde gibi gözükmeyen karışımlara heterojen karışım denir.
Örnek: (tebeşir tozu+ su), (zeytinyağ+su)
Süt, ayran, toprak, beton, sis….
A- Süspansiyon (katı- sıvı)
Bir katının sıvı içerisinde çözünmeyip, parçacıklar (asılı)halinde kalmasıyla oluşan karışımlardır.
Örnek: ayran, pişmiş türk kahvesi, çamurlu su, tebeşirli su, hoşaf, taze sıkılmış meyve suyu, kan.
B- Emülsiyon (sıvı- sıvı)
Bir sıvının başka bir sıvı içerisinde çözünmeden kalmasıyla oluşan karışımlardır. Örnek: zeytinyağ-su, benzin-su, süt…
C- Aerosol (sıvı- gaz)
Bir sıvının gaz ile oluşturduğu heterojen karışımlardır. Örnek: deodorantlar, sis, spreyler… #
Heterojen Karışımların Özellikleri:
1- Heterojen özellik gösterirler.
2- Bulanık görünürler.
3- Dipte çökelti oluştururlar.
4- Genellikle tanecikleri gözle görülür.
5- Fiziksel yolla (süzme) ayrılırlar.
2-Homojen Karışımlar (Çözeltiler):
Özellikleri her yerinde aynı olan ve dışarıdan bakıldığında tek bir madde gibi gözüken karışımlara homojen karışımlar denir.
Çözelti: Bir maddenin diğer bir madde içerisinde her tarafa eşit olarak dağılmasıyla oluşan karışımlara denir.
• Tuzlu su, şekerli su, hava, maden suyu, alkollü su, gazoz, alaşımlar, kolonya….
• Bütün gaz karışımları çözeltidir.
Örnek: bronz, çelik, sirke, hava, tuzlusu
Çözeltiler fiziksel hallerine bağlı olarak katı, sıvı veya gaz halde bulunabilirler.
A- Katı-Katı çözeltiler:
Alaşımlar =metal+metal
B- Sıvı çözeltiler:
Sıvı- Katı: burun damlası, şerbet
Sıvı- Sıvı: kolonya, sirke
Sıvı- Gaz: gazoz, deniz suyu
C- Gaz çözeltiler:
Gaz- gaz çözeltiler= hava, doğalgaz...
Homojen Karışımların Özellikleri
1- Homojendirler
2- Dipte çökelti oluşturmazlar.
3- Berrak görünüşlüdürler.
4- Tanecikleri gözle görülmez.
5- Süzme ile ayrılmazlar.
6- Belirli erime, kaynama noktaları yoktur. Çözünen madde miktarı arttıkça kaynama nok. yükselir, donma nok. azalır.
ÇÖZELTİLER (HOMOJEN KARIŞIMLAR)
Çözeltiler iki kısımdan oluşur:
1. Çözücü madde katı,sıvı,gaz tiner, benzin vb.
2. Çözünen madde sıvıdır: su, alkol, eter, olabilir.
Su + Tuz………..Tuzlusu
Çözen ve çözünen madde miktarına göre çözeltiler :
1- Seyreltik Çözelti: Bir başka çözeltiye göre; Çözünen madde miktarı az, çözen madde miktarı ( çözücü) fazla olan çözeltilerdir.
(Ör: 100gr su+ 1 gr şeker çözeltisi, 100gr su+ 10 gr şeker çözeltisine göre seyreltiktir.)
2-Derişik Çözelti: Bir başka çözeltiye göre; Çözünen madde miktarı fazla, çözücüsü az olan çözeltilerdir.
(Ör: 100gr su+ 15 gr şeker çözeltisi, 100gr su+ 5 gr şeker çözeltisine göre derişiktir.)
Seyreltik çözeltiler derişik hale getirilebilir. Bunun için:
Çözücü (sıvı) buharlaştırılır
Çözünen eklenir
Çözelti soğutulur
Derişik çözeltileri seyreltik hale getirmek için;
Çözücü eklenir.
Çözünebilen madde miktarına göre çözeltiler:
1- Doymuş Çözelti: Belli bir sıcaklıkta çözebileceği kadar çözüneni içeren çözeltilerdir.
2- Doymamış Çözelti: Belli bir sıcaklıkta, çözebileceğinden daha az çözünen içeren çözeltilerdir.
3- Aşırı Doymuş Çözelti: Çözebileceğinden daha fazla madde bulunduran çözeltilerdir.(heterojen görünürler.)
Elektrik akımını iletmelerine göre çözeltiler:
1-İletken (elektrolit) Çözeltiler: İçerisinde + ve yüklü iyon bulunduran çözeltiler elektrik akımınıiletir. Ör: sirkeli, asitli, tuzlu, limonlu su
2- İletken olmayan ( Elektrolit olmayan) Çözelti: İçerisinde moleküller bulunur. İyon
yoktur. Bu yüzden iletken değildir. Ör: alkollü su, şekerli su, üre, kolonyalı su, safsu.)
Karışım fiziksel bir olay olduğu için karışımlar fiziksel yollarla ayrıştırılır.
Ayırma yöntemleri:
Eleme ile ayırma (Kum-Çakıl, Nohut mercimek, …….)
Süzme ile(Su + talaş)
Yüzdürme (yoğunluk farkı)(Su + yağ)
Dinlendirme(su+toprak)
Çözme ve kristallendirme(su +tuz )
Damıtma (petrolun ayrıştırılması)
Bileşikler: İki ya da daha fazla cins atomdan meydana gelen saf maddeye denir.
Bileşikler;
1-Elementlerin belirli oranlarda birleşmesiyle meydana gelir.
2-Kendisini oluşturan elementlerin özelliklerinden tamamen farklı özellik taşır.
3-Kendilerini oluşturan elementlere kimyasal yollarla ayrıştırılabilir.
Bileşiklerin Ayrıştırılması:
Elementler daha basit maddelere ayrıştırılamaz. Ancak bileşikler kendilerini oluşturan elementlere veya daha basit bileşiklere ayrıştırılabilirler. Fakat bu karışımlarda olduğu gibi fiziksel yöntemlerle olmaz.
Bileşikler kimyasal yollarla bileşenlerine ayrıştırılabilirler.
1-Isı ile ayrıştırma:
Bazı bileşikler ısıtıldığında kimyasal değişmeye uğrayarak daha basit maddelere ayrışabilirler.
Örnek: Civaoksit Civa + Oksijen
2-Elektrik enerjisi ile ayrıştırma (Elektroliz)
Elektroliz kaplamacılıkta yaygın olarak kullanılan bir yöntemdir.
Elektrolizle bir bileşik kendisini oluşturan elementlere ayrıştırılabilir.
Örneğin su elektrolizle ayrışabilen bir bileşiktir.
Elektroliz.: Su Hidrojen + Oksijen
ELEMENT, BİLEŞİK VE KARIŞIMLARIN KARŞILAŞTIRILMASI
ELEMENT
1-Saf maddelerdir.
2Kendine özgü öz kütlesi vardır.
3Fiziksel veya kimyasal yöntemlerle basit maddelere ayrışmaz.
4-Homojendir.
5-Kendilerine özgü E.N, K.N vardır.
6-Yapıtaşı atomdur.
7-Aynı cins atomlardan oluşur.
8-Sembolle gösterilir.
BİLEŞİK
1-Saf maddelerdir.
2-Kendine özgü öz kütlesi vardır.
3-Kimyasal yöntemlerle ayrışır. (elektroliz, ısıtma)
4-Homojendir.
5-Kendilerine özgü E.N, K.N vardır.
6-Yapıtaşı moleküldür.
7-Farklı cins atom, aynı cins moleküllerden oluşur.
8-Formüllerle gösterilir.
9-Elementlerin sabit oranlarda birleşmesiyle oluşur.
10-Elementler özelliklerini kaybeder.
KARIŞIM
1-Saf değillerdir.
2-Sabit öz kütlesi yoktur.
3-Fiziksel yöntemlerle ayrışır. (süzme, eleme,damıtma)
4-Homojen veya heterojendir.
5-EN, KN belirgin değildir.
6-Yapıtaşı atom veya moleküldür.
7-Farklı cins atom ve moleküllerden oluşur.
8-Belli formülleri yoktur.
9-Karışımı oluşturan maddeler arasında belirli oran yoktur. Her oranda karışabilirler.
10-Karışımı oluşturan maddeler özelliklerini kaybetmezler.
ÇÖZÜNÜRLÜK
Belli sıcaklıkta ve basınçta 100gr çözücü içinde çözünebilen maksimum madde miktarına çözünürlük denir. Çözünürlük, katı, sıvı, gaz maddeler için ayırt edici bir özelliktir.
Çözünürlüğe Etki Eden Faktörler:
1- Basınç: Gazların çözünürlüğü basınç arttıkça artar. Basınç, katı ve sıvılarda çözünürlüğe etki etmez.
2- Sıcaklık: Katı ve sıvılarda çözünürlük, sıcaklıkla doğru orantılıdır. Gazlarda ters orantılıdır.Örneğin Karadenizde oksijen miktarı akdenizden daha çoktur.çünkü deniz suyu soğuktur.
3- Çözücü türü: Örneğin tuz suda çözünürken, yağda çözünmez. Şeker suda çözünürken, alkolde çözünmez.
Çözünürlük Hızına etki Eden Faktörler: Çözünürlük hızı;
1- Sıcaklık: Sıcaklıkla doğru orantılıdır.
2- Çözünenin temas yüzeyini artırırsak artar.
3- Karıştırma, çalkalama ile doğru orantılıdır.
4- Çözünen cinsi (Tuz ve şeker su içinde farklı hızlarda çözünür.)
Çözünürlük= Madde miktarı/ 100 mI

Işığın Kırılması:
Işık ışınları saydam bir ortamdan başka bir saydam ortama geçerken ışınların bir kısmı yansıyarak geldiği ortama dönerken, bir kısmı da ikinci ortama, doğrultusu ve hızı değişerek geçer. Işığın ikinci ortama geçerken doğrultu değiştirmesine ışığın kırılması denir.

Kırılmanın Özellikleri:
1-Gelen ışın, normal ve kırılan ışın aynı düzlemdedir.
2-Az yoğun ortamdan çok yoğun ortama geçen ışık, normale yaklaşarak kırılır.

3-Çok yoğun ortamdan az yoğun ortama geçen ışık, normalden uzaklaşarak kırılır.
4-Normal üzerinden gelen ışın ( dik gelen ışın), diğer ortama geçerken kırılmaya uğramaz (dik geçer).


Camın yoğunluğu > suyun yoğunluğu > havanın yoğunluğu olduğuna göre, bu saydam ortamlardan, diğerine geçişleri inceleyelim:
Günlük hayatınızda kırılma olayın su dolu bardağa koyduğumuz bir kalemin görüntüsündeki kırılmada net olarak görebiliriz.

Beyaz Işığın Renklerine Ayrılması


Şekildeki prizmaya gönderilen beyaz ışık renk karışımı olduğundan bu renkler havadan farklı yoğunluğa sahip cam prizmadan geçerken, farklı miktarlarda kırılırlar. En az kırmızı en çok da mor ışın kırılır.

Aynı saydam düzleme şekildeki gibi eşit gelme açılarıyla gönderilen kırmızı ve mor ışınlar aynı miktarda kırılmaz, mor daha çok kırıldığı gözlenir. Yani aynı ortam, farklı ışınlar için farklı yoğunluğa sahipmiş gibi davranır.


Sınır Açısı

Gelme açısı büyüdükçe kırılma açısı da büyür ve ışığın kırılma açısı 90° olduğu andaki gelme açısına sınır açısı denir. Örneğin, sudan havaya gelen ışınlar için sınır açısı 48°, camdan havaya gelen ışınlar için ise 42° dir.
Eğer ışık ışınları sınır açısından daha büyük açıyla gelirse ikinci ortama geçemez ve geldiği ortama normalle eşit açı yaparak geri döner yani kırılmaya uğramaz, yalnızca yansır.
Bu olaya tam yansıma denir.
Görünür Derinlik
Bulunduğumuz ortamdan yoğunlukları farklı saydam ortamlardaki cisimlere baktığımızda, bulundukları yerlerden farklı yerlerde görürüz. Mesela akvaryuma üstten bakıldığında balıklar yüzeye çok yakın görülür. Su dolu havuza üstten bakıldığında, havuzun derinliği, olduğundan daha yakın algılanır. Sonuç olarak az yoğun ortamdan çok yoğun ortamdaki cisimlere bakan gözlemciler cismi daha yakında, çok yoğun ortamdan az yoğun ortama bakan gözlemciler ise daha uzakta görür.
Gök Kuşağı Nasıl oluşur?

Yağmur damlasının içine girince kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi, lacivert ve mor renklere ayrışır. Mor renk çemberin içinde kırmızı ise en dışındadır.
Yağmur damlası çocukken oynadığımız misket veya bilye gibi küresel saydam bir şekildedir. Güneş ışığı bu kendi tarafındaki yüzeyinden doğrudan içine girer. İçinde renklere ayrışır ve kürenin arka duvarına vurarak gerisin geriye yansır. Işığın damlanın ön yüzünden değil de arka yüzünden yansımasının nedeni içbükey, dışbükey mercek özelliklerindendir.
Ayrışmış renkler, içbükey arka yüzden çeşitli açılarda yansımaları sonucu gözümüze sırayla dizili renklerden oluşmuş bir bant şeklinde görünüyorlar. Gökkuşağını görebilmek için Güneş, biz ve yağmur damlaları, muhakkak belirli bir açıda dizilmek zorundayız. Ama daha önemlisi milyonlarca yağmur damlasından yansıyan ışınların gözümüze geliş açıları mutlaka aynı olmalıdır ki biz gökkuşağını görebilelim.
Yağmur damlalarından yansıyan ışınların gözümüzde odaklaşabilmeleri için bir daire şeklinde dizilmiş olmaları gerekir. Aslında o bölgedeki bütün yağmur damlaları gelen ışığı renklere ayrıştırarak yansıtırlar ama sadece bir yarım daire içinde olan yağmur damlalarından yansıyanlar gözümüze odaklaşırlar.
Biz de sadece o yağmur damlalarından gözümüze gelen renklerine ayrılmış ışınları görebildiğimizden gökkuşağını da yarım daire şeklinde görürüz. Bazen bir uçaktan veya yüksek bir dağdan baktığımızda gökkuşağını tam daire şeklinde görmemiz de mümkün olabilmektedir.
Güneş ne kadar yüksekse gökkuşağı dairesi de o kadar aşağı iner. Bunun içindir ki yedi renkli gökkuşağını sabah ve akşam yağışlarından sonra daha çok görürüz.
Genellikle fark edilmez ama gökkuşağı daima içice iki halkadan oluşur. İkinci kuşak pek dikkat çekmez. Bir ikinci zayıf kuşağın daha bulunmasının nedeni bazı güneş ışıklarının su damlasının iç yüzeyine bir kez değil iki kez çarpmalarıdır. Böylece parlaklıklarını yitiren ışıklardan oluşan ikinci gökkuşağı zar zor görülür. Birinci kuşakta kırmızı renk şeridin en dışında iken ikinci kuşakta en içtedir. Diğer renklerin sıralamaları da terstir.
Gökyüzü Neden Mavidir?

Gökyüzünün mavi görünmesinin tek sebebi kırılma hadisesidir.
Güneş ışınları atmosfere girdiğinde atmosferdeki gaz moleküllerine ve toz parçacıklarına çarparak saçılır. Gün ışığı değişik dalga boylu birçok ışından oluşur. En kısa dalga boylu mavi ışınlar atmosferin üst tabakalarındaki küçük parçacılar tarafından hemen saçılırlar. Fakat kırmız ışık (ki en büyük dalga boylu ışıktır!) saçılmak için daha büyük parçacıklara çarpmak zorundadır.
Gökyüzü açık olduğunda, mavi ışık diğer ışıklara oranla en fazla saçılan ışıktır. Bu yüzden de gökyüzü mavi görünür. Mesela gökyüzü yoğun bulutlarla veya dumanla dolu olduğunda, tüm ışınlar nerede ise aynı oranda saçılır. Bu da gökyüzünün gri renkte görünmesine sebep olur.
Deniz Neden mavidir?


Su renksiz ve saydam ve bir sıvıdır. Ancak beyaz renkteki bir küvete veya havuza doldurulan suyun aldığı renkten de görüldüğü gibi, kalın tabakalar halinde yeşil-mavi bir renk alır.
Denizin mavi renginin sebebi, gökyüzünün renginin mavi olmasıyla aynıdır ama sanıldığı gibi gökyüzünün maviliğini yansıttığı için deniz mavi renkte görülmez. Aslında atmosferde mevcut, azot, oksijen, karbondioksit gibi bütün gazlar deniz suyunda da bol miktarda bulunurlar.
Deniz suyunun rengi su moleküllerinin ışığı emiş ve yansıtış özelliklerine bağlıdır. Beyaz ışık dediğimiz güneş ışığında bütün renkler vardır. Deniz suyu molekülleri aynen atmosferde olduğu gibi, bu ışığın dağılımındaki kırmızı tarafındakileri emerler, mor tarafındakileri yansıtırlar. Deniz de bu nedenle mavi renkte görünür.
Ne var ki denizin rengi her yerde aynı değildir. Çeşitli yerlerde parlak mavi, koyu mavi, yeşil, turkuvaz hatta kırmızımsı renkler alır. Bu farklılıkları suyun sıcaklığı, derinliği, içinde yaşayan canlılar, dip tabiatı, tuz oranı gibi etkenler yaratırlar. Burada güneş ışığının atmosferde, bulutlarda tutulan miktarı da önemlidir.
Güneş ışığının neredeyse yarısı suyun bir metre derinliğinde soğurulmuş olur. On bir metreye varıldığında ise sadece onda birinin bu derinliğe ulaşabildiği görülür. 500 metreden sonra sadece fosforlu organizmaların biraz aydınlattıkları, mutlak karanlık hüküm sürer. Bu nedenle denizin renginde derinlik de önemli bir faktördür.
